20 Mart 2012 Salı

DÜNYANIN EN GİZEMLİ YERLERİ

Kuru Vadiler, Antarktika

Antarktika kıtasının iç bölgelerinde bulunan Kuru Vadi olarak adlandırılan bölge dünyanın en kurak ve susuz yeri. Yaklaşık iki milyon yıldır tek bir damla bile yağış almıyor. Birkaç vadiden oluşan bölgedeki tek bir vadi üzerinde yer alan nehirler küçük bir göl oluşturmuş. Bölgedeki tek su kaynağı olan bu alan en nemli ve yaşam belirtisinin olduğu yer.
Antartika’nın bazı bölgelerine neredeyse hiç kar yağışı olmaması ilginç bir durum. Fakat ‘Dry Valley’ olarak bilinen Kuru Vadi, daha tuhaf çünkü bir film setini andırıyor. Uçsuz bucaksız kum çölü, fok iskeletleri, ürkütücü rüzgar ve volkanik gaz deliklerinin şekillendirdiği kayalar, bölgeyi gerçek olması mümkün olmayan bir yer haline getiriyor.

Antarktika McMurdo Kuru Vadiler’i , McMurdo Koyu’nun batısındaki sıra vadilerdir. Çok düşük nem, kar ve buz tabakasından yoksun olduklarından bu ismi alırlar. Görece nemli kayaların içerisinde yaşayan fotosentetik bakteriler bulunmuştur. Bilim adamları Kuru Vadiler’i, Mars’a en yakın yeryüzü koşulları olarak kabul etmektedirler.

Görünür bölgeden termal kızılöte dalgaboyu bölgesine kadar 14 tayf bandı ile ve yaklaşık 15′e 90 metrelik yüksek uzaysal çözünürlüğü ile ASTER, haritalamak ve gezegenimizin değişen yüzeyini izlemek için Yer’in fotoğraflarını çekmektedir.

Kara Kaya çölü (Nevada, ABD)

Black Rock Çölü ABD’de, Nevada’nın kuzey batısında, Humboldt ve Pershing illerinde yer alan Büyük Havza'nın bir bölümünü kaplayan, lav yatakları ve alkali düzlüklerden oluşan 110 km uzunluğunda, 31 km genişliğinde 2600 km² yüzölçümündeki çorak bölge.

İçinde bulunan tuz gölü, dünyanın en düz alanlarından biri olarak kabul görür. Bu yüzden 1997 yılında Thrust SSC, kara taşıtları hız rekorunu burada kırmıştır.

Aynı şekilde Tripoli Rocketry Association burada, düzenli olarak kişisel imal edilmiş roket organizasyonlarını icra eder.

Çölün ortasındaki volkanik kayalardan zaman zaman akan termal bu çok ilginç bir görüntü oluşturur
Kara Kaya çölü (Black Rock Dessert), harikulade renkteki gayzerleri kadar kuru kayalarıyla mistik bir yer olarak görünüyor. Bu yüzden olsa gerek, gerçekdışı sanatın geleneksel festivali, ‘Burning Man’, burada yapılıyor.

Kristal mağarası (Meksika)

Kristallerin yanına yaklaşan bir insan görene kadar mikroskopla bakılmış bir şekle benzeyen mağara, 10 metre uzunluğundaki dünyanın en büyük kristallerini barındırıyor. Jeoloji uzmanları mağaranın fiziksel koşullarından dolayı dışarıda 60 santigrat dereceye ulaşan sıcaklıklardan etkilenmemesi kristallerin binlerce yıl önce oluşmasına sebep olmuş.

Meksika'da çölün altında bulunan dev kristal mağarası keskin kristallerle dolu
Meksika'daki Chihuahua Çölü'nün 1000 fit altında bulunan kristal mağarası süpermanin mağarası gibi.

İki kardeş tarafından keşfedilen mağara tesadüfen bulundu. Sondaj çalışmaları sırasında keşfedilen mağaranın duvarları ve üstü keskin kristallerle dolu.
Adeta bir kristal ormanı olan dev mağaraya inenler özel kıyafetler giyinerek korunuyor.
Magmanın 1 mil üstünde olduğu sanılan mağaranın zemin suyunun filtre edilme sistemi milyonlarca yıl öncesine dayanıyor.

Uzmanlar 600 bin yıl önce magmanın soğumaya başlamasıyla minarellerinde form değiştirmeye başladığına ve kristallerinde de bu değişim sonucunda ortaya çıktığına işaret ediyor.

19 Mart 2012 Pazartesi

Bermuda Şeytan Üçgeni Hakkında

Bermuda Şeytan Üçgeni olarak bilinen bölge çok eski tarihlerden beri efsanelere konu olmuş, adedta korkunun merkezi haline gelmiştir. Hem deniz ulaşımında hem de kara ulaşımında birçok kazaya neden olan bölge ile anlatılanlar artık insanların bölgeye karşı bakış açısını da değiştirmiştir.

Nedeni şu ya da bu olmakla birlikte bölgenin yapısında farklılıklar var ve bu farklı yapı bilim adamlarının merceği altındadır.

Bölgede battığı belirtilen gemiler ya da düştüğü öne sürülen uçaklar kazaların nedenleri konusunda spekülasyonları körüklüyor. Bu kazalar için net bir açıklama getirilebilmiş değil. Ancak, UFO vb. gibi bilim dışı iddialar bir tarafa bırakılacak olursa, okyanus dibindeki metanhidrat yoğuşumlarından serbest kalarak yükselen metan gazı ve gaz balonlarının yol açabileceği, aniden ortaya çıkan dev dalgalar şeklinde söylentiler var.

24 Aralık 2009 Perşembe

Bitkiler Alemi

BİTKİLER ALEMİ

1)Cok Hücrelidirler

2)Hücre zaranın etrafında selülozdan yapılı bir hücre çeperi bulundururlar

3)Kloroplastları vardır,fotosentez yaparlar

4)Depo karbonhidratları nişastadır.

5)Çiçeksiz ve çicekli bitkiler olmak üzere iki grupta incelenir
BİTKİLER
Çiçeksiz Bitkiler(Tohumsuz)
Damarsız çiçeksiz bitkiler
Damarlı çiçeksiz bitkiler
Çiçekli Bitkiler(Tohumlu)
Açık tohumlu bitkiler
Kapalı tohumlu bitkiler
Tek çenekli
Çift çenekli
1.Çiçeksiz Bitkiler
1)Nemli yerlerde yaşarlar.
2)Gerçek kök,gövde ve yaprakları yoktur.
3)Çiçek,tohum veya meyve oluşturmazlar.
4)Metagenez(döl almaşı) ile ürerler,spor oluşturu.
5)Damarsız ve damarlı olmak üzere iki gruba ayrılırlar
a)Damarsız Çiçeksiz Bitkiler
1)İletim demetleri yoktur,gerekli maddeleri ortamdan difüzyon ve osmozla alırlar.
2)Gerçek kökleri bulunmaz,köksü uzantılarına rizoit denir.
3)Kloroplast bulundururlar,fotosentez yaparlar.
4)Üremeleri metagenez ile olur.
5)Su kenarlarında,nemli duvar diplerinde,taş ve toprak yüzeylerinde yaşarlar
6)Su yosunları,kara yosunları,ciğer otları damarsız çiçeksiz bitkilerdendir.
b)Damarlı Çiçeksiz Bitkiler
1)İletim demetleri vardır
2)Fotosentez yaparlar
3)Kök,gövde ve yaprakları basit yapılıdır
4)Eşeyli ve eşeysiz üremenin birbirini takip ettigi metagenezle ürerler,spor olustururlar.
5)Eğrelti otu damarlı çiçeksiz bitkilerdendir.
2.Çiçekli Bitkiler
1)Gerçek kök,gövde ve yaprakları vardır.
2)Tohum ve çiçek oluştururlar.
3)Üreme organı çiçektir
4)İletim demetleri vardır.
5)Eşeyli ve eşeysiz olarak ürerler.
6)Eşeyli üremeleri tohumla,eşeysiz üremeleri ise vegatif olarak gerçekleşir
7)Çiçekli bitkiler tohumları tasıyan karpellerin açık veya kapalı oluşuna göre iki alt gruba ayrılır.
a.Açık Tohumlu Bitkiler
1)Çok yıllık ağaç ve çalılıklardan oluşur.

Protista

PROTİSTA

Protistalar canlılar dünyasının ökaryot hücreli en ilkel organizma grubudur. Çoğunlukla tek hücre halinde yaşamakla birlikte koloni halinde yaşayanları da vardır. Protistalar kamçılılar, silliler, kökayaklılar, sporlular, cıvık mantarlar ve algler olmak üzere gruplara ayrılırlar.
Kamçılılar (FLAGELLATA)
Tek hücreli yapıda olup vücudun ön tarafında bir ya da birkaç kamçı bulundurur. Bu kamçı hücrenin hareketini sağlar. Tatlı sularda yaşar. Bazıları kloroplast bulundurduğu için ototoftur. Bunların en tanınmış örneği Öglena’dır. Öglena; kloroplast taşıdığı için fotosentez yapar. Ancak ışık olmadığı zaman heterotrof olarak da beslenir. Bu nedenle hem bitkilere hem hayvanlara benzerlik gösterir. Besin kofulu ve kontraktil kofulları vardır. Çoğalmaları ikiye bölünme şeklinde olur. Tamamen heterotrof beslenen kamçılıların en tipik örneği tripanosomadır. Bu tür kamçılılar parazittir. Omurgalı hayvanların kanında yaşar ve hastalıklara neden olur.
Silliler (CİLİATA)
Bir hücreli canlıların en gelişmiş sınıfını oluşturur. Vücutlarının etrafında pelikula denilen sert bir örtü bulunur. Pelikula üzerinde sil veya kirpik denilen uzantılar bulunur. Pelikulanın iç kısmında yakıcı özellikte olan ve trikosist denilen yapılar bulunur. Bu yapılar avı uyuşturmaya ve avın kolayca yakalanmasına yardımcı olur. Sitoplazmalarında biri büyük, diğeri küçük olmak üzere iki çekirdek bulunur. Büyük çekirdek beslenme ve metabolizma olaylarını kontrol ederken, küçük çekirdek üremede görev alır. Ayrıca bu canlılar hücre ağızı, yutak ve boşaltım açıklığı (anüs) gibi yapılara da sahiptir. Besinler, besin kofulu şeklinde yutaktan hücreye alınırken, artık maddeler boşaltım açıklığından (anüs) dışarıya atılır. Ayrıca bu canlıların tatlı sularda yaşayan türlerinde kontraktil kofullar da bulunur. Kontraktil kofullar, hücre içindeki fazla suyu dışarı atarak hücre içi su dengesinin ayarlanmasında görev alır.
Bu grupta yer alan canlılar genellikle eşeysiz yolla yani bölünerek çoğalır. Ancak bununla birlikte, çekirdek değişimi şeklinde (konjugasyon) bir çeşit eşeyli üreme ile de çoğalabilir. Sillilerin en tanınmış örneği terliksi hayvan dır (=Paramesyum=Paramecium caudatum).
Kökavaklılar (RHİZOPODA)
Toprak, tatlı su ve denizel ortamlarda yaşarlar. Genellikle zararsız olmalarına rağmen parazit olan türleri de vardır. Heterotrof olarak beslenir. Bunlarda besin alma ve hareket, yalancı ayak (psödopod) denilen sitoplazma uzantıları ile sağlanır. En tanınmış örnekleri amiplerdir.

Amip tatlı sularda yaşar, kontraktil kofullarıyla aktif su boşaltımı sağlar. Çoğalmaları eşeysiz üreme (bölünme) ile olur. Uygun olmayan ortam koşullarında şekillerini değiştirerek dış kısımlarını koruyucu bir örtü ile sarar ve kist oluşturur, Ortam koşulları normale dönünce kist erir ve eski şekillerine döner.
Bazı amip türleri hastalıklara neden olabilir. Örneğin; Entamoeba histolytica türü kalın bağırsaklarda parazit olarak yaşar ve amipli dizanteri denilen bir hastalığa neden olur.
Sporlular (SPOROZOA)
Omurgalı ve omurgasız hayvanların vücûdunda parazit olarak yaşar. Hareket etmek için özelleşmiş bir yapıları yoktur. Vücutlarının esnek yapısı sayesinde (kasılıp gevşeyerek) hareket edebilir. Parazit olarak yaşadıkları için besin kofulu ve kontraktil koful bulundurmaz. Üremelerinde eşeyli ve eşeysiz üreme birbirini takip eder. Buna metagenez de¬nir. Sporluların en iyi bilinen örnekleri, insanda sıtma hastalığına neden olan plazmodium dur.
Cıvık Mantarlar
Cıvık mantarlar, hücre duvarı içermediğinden genel¬likle belirli bir hücre şekli olmayan, amipsi hareket eden, çekirdekli, saprofit, nadiren parazit olan canlılardır. Bu canlılar, amiplerde olduğu gibi yalancı ayaklarıyla besinlerini alır. Heterotrofturlar. Rutubetli orman altlarında, ağaç gövdelerinde ve çürümekte olan odun, gübre gibi besince zengin ortamlarda bulunur. Üremeleri eşeysiz veya eşeylidir. Eşeysiz üremeleri sporla, eşeyli üremeleri ise kamçılı iki zoosporun birleşmesi ile gerçekleşir.
Algler (SU YOSUNLARI)
Bu grup tek hücreli algleri ve bunların bir araya gelerek oluşturduğu kolonileri ve özelleşmiş dokulara sahip ol¬mayan çok hücreli algleri kapsar. Genellikle tatlı sularda yaşamalarına rağmen denizlerde yaşayan türleri de vardır.
Alg hücrelerinde selülozdan yapılmış bir hücre duva¬rı bulunur. Bunun yanında sitoplazmalannda fotosentez olayında görev alan kloroplastlar, ksantofil, karaten gibi pigmentler de bulunur. Besinlerin fazlasını nişasta şeklinde depolar. Kök, gövde, yaprak, iletim demeti ve gözenek taşımaz.
Çok hücreli algler içerdikleri pigment çeşidine göre gruplandırılır. Bunlar; yeşil algler, esmer algler ve kırmızı algler olarak isimlendirilir.
Ekolojik ve ekonomik bakımından en önemli olan algler yeşil alglerdir. Alglerde üreme eşeysiz ve eşeyli yolla sağlanır.

Ekoloji

Ekoloji;
organizmalarla, içinde yaşandıkları ortamı ve bu iki varlığa ait karşılıklı etki ve ilişkileri inceleyen bir bilim dalı.
Bu tanımlamadaki organizmalar, diğer bir deyim ile canlılar veya canlı çevre; insan, hayvan ve bitkilere ait bireyleri veya bunlardan oluşmuş toplumları ifade etmektedir. Tanımlamanın içinde geçen organizmaların içinde yaşadıkları ortam deyimi ise cansız çevre olarak da ifade edilir ve hava, su, toprak, ışık gibi faktörleri kapsar. Ekolojinin; botanik, zooloji, mikrobiyoloji, fizyoloji, bitki beslenmesi, anatomi, morfoloji, patoloji, pedeloji, jeoloji, jeomorfoloji, mineraloji, fizik, kimya, meteoroloji ve klimatoloji gibi bilim dalları ile yakın ilgisi vardır.
Araştırma konusu, yöntemi ve amaçlarındaki bazı özellikleri yardımıyla ekolojiyi diğer doğa bilimlerinden ayırma olanağı vardır.
1) Herşeyden önce ekoloji bütün canlılar için ortak olan ve canlılar üzerinde etki yapabilen temel konularla ilgilenir.
2) Diğer bir ayırıcı özelliği ise ekolojinin bir canlıya ait belirli organları ve bu organlardaki hayat süreçlerini değil, canlıların içinde bulundukları hayat ortamı ile olan karşılıklı ilişkilerini incelemesidir.
Yeryüzünde on kilometre okyanus tabanından atmosferin on kilometre yerden yüksekliğine kadar olan tabaka canlıların barınma yeridir. Bu alana dünya katmanları arasında biyosfer adı verilir. Ekoloji de 20 km’lik dikey alan içersindeki canlıların yaşama şekillerini ve birbirleriyle olan ilişkilerini inceler. Canlıları etkileyen çevre faktörlerine ambiyotik faktörler, canlıların birbiriyle olan ilişkilerine biyotik faktörler denir.
Modern ekolojide anlama kolaylığı sağlamak için canlılar organizasyon derecesine göre sıralanır.Bu sıralama sonucunda biyolojik spektrum meydana gelir.Bu spektrum;Protoplazma-Hücreler-Dokular-Organlar-Organsistemleri-Organizmalar-Populasyonlar-Kommuniteler-Ekosistemler-Biyosfer şeklinde sıralanır.

İşte bu spektrum içerisinde ekoloji; organizmalardan sonraki terimleri inceler.Biyotik faktörleri oluşturan bu terimlerin üzerindeki fiziksel ve kimyasal faktörlerin sınırlayıcı etkisini de ekoloji inceler.
Ekolojide kullanılan bazı terimler vardır.Bunların başlıcaları;
Populasyon: İnsan nüfusunu ifade edeb bir terimdir. Ancak ekolojide belirli sınırlar içersinde barınmakta olan aynı türden oluşan bireyler topluluğunu ifade eder. Ekolojinin biyotik faktörler içersinde en küçük birimidir. Populasyonlar kendi kendine yeterli değildir.
Kommunite: Bir bölgede yerleşen populasyonlar topluluğudur. Abiyotik faktörlerle birlikte kommuniteler kendi kendilerine yetebilen topluluklardır.
Ekosistem: Kommunite + Abiyotik ortam ekosistemi oluşturur.
Habitat: Populasyon içersindeki canlıların biyosfer tabakasındaki kalıtsal yapısına uygun yaşama bölgesine habitat denir. Habitat canlının yaşama adresidir.
Niş:Habitat içersindeki canlıların yaptığı biyolojik faliyet ya da iştir.
Flora: Belirli bir bölgedeki veya biyosferdeki bitki topluluklarıdır. Aynı zamanda bakterilerin oluşturduğu populasyonlara da flora denir.

Kapalı Tohumlu Bitkiler

Kapalı tohumlular

Kapalı tohumlular (Magnoliophyta), bitkileraleminin çoğunluğunu kapsayan bir şubedir.
Kara bitkileri içindeki en önemli topluluğu, "çiçekli bitkiler" oluşturmaktadır. Yeryüzünün en gelişmiş ve baskın bitkileridir. Morfolojik olarak, ot, çalı gibi değişik formları bulunur. Kapalı tohumluların en belirgin özelliği farkılaşmış çiçekleri ve meyveleridir. Tohum taslakları kapalı bir odacık içinde geliştiği için bu gruba "kapalı tohumlular" denilmiştir. Açık tohumlulardan şu özellikleriyle ayrılırlar:
Tohum taslakları tek veya çok sayıda meyve yaprağıyla çevrili bir odacık içindedir.
Sekonder odunlarında trakeidlerle birlikte trakeler de bulnur.
Çiçekler genellikle hermafrodit olup, hem erkek hem dişi organ aynı çiçek üzerinde bulunur.
Çiçek örtü yaprakları (periant), çanak yaprak (sepal) ve taç yaprak (petal) şeklinde farklılaşmıştır.
Dişi organda (pistil), ovaryum (yumurtalık), stigma ve stilus gibi farklılaşmış kısımlar bulunur.
Terim bilgisi
Uluslararası bitki bilimsel adlandırma kuralları, familya basamağının üstünde yer alan basamakların adlandırılmasında seçim serbestliği tanır ve bahsi geçen kuralların 16. maddesi, tanımlayıcı ya da içerilen bir cinse bağlı tanıtıcı (jenerik) adlara izin verir. Dolayısıyla, kapalı tohumluların da bölüm olarak adlandırılmasında geçerli olan ve birbirinin yerine kullanılabilen çeşitli bitki bilimsel adlar bulunmaktadır; bunlar şöyle sıralanabilir:
Tanımlayıcı adlar:
· Angiospermae: "kapalı tohumlular" terimi ile çok yakın anlam benzerliği taşıyan ve tanımlayıcılık açısından en çok tercih edilen ad.
 terimin İngilizce ve tekil karşılığı olan "angiosperm" için İngilizce kaynak
· Anthophyta: Türkçe karşılığı "çiçekli / çiçek açan bitkiler" olan ve tanımlayıcılık açısından ikincil olarak tercih edilen ad.
→ İngilizce Wikipedia'da Angiospermae ve Anthophyta
Cinse bağlı tanıtıcı ad:
· Magnoliophyta: Fransız doktor ve botanikçi Pierre Magnol'ün (1638-1715) soyadına atıfta bulunarak adlandırılan Magnolia cinsi ve bu cinsin üyesi olduğu Magnoliaceae familyasının adlarından türetilmiş olan ve kapalı tohumluların bilimsel adlandırılmasında çok sık tercih edilen isim

Ahmet Vefik Paşa ve Tiyatroları



Ahmet Vefik Paşa Bursa Devlet Tiyatrosu

Bursa'da ilk Türk tiyatrosunun kurulması 1879 yılına denk gelir. Ahmet Vefik Paşa'nın Moliere'den yaptığı adaptasyon beğeni ile karşılanınca, Paşa bu alandaki çalışmalarına devam eder. İlk bina Heykel'de, şimdiki Ziraat Bankası'nın olduğu yerdedir.

1957 yılında, daha önceden sinema olarak kullanılan şimdiki bina, “Ahmet Vefik Paşa Tiyatrosu” olarak düzenlenerek, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü'ne devredilir ve 28 Eylül 1957 tarihinde İdil Biret konseri ile perdelerini açar. 1957- 1971 yılları arasında Turne Tiyatrosu olarak etkinliklerini sürdüren Bursa A.V.P. Devlet Tiyatrosu, 1971 yılında yerleşik düzene geçerek, kendi kadrolu sanatçıları ile çalışmalarını sürdürür.

Ahmet Vefik Paşa ve Yerleşik Bursa Tiyatrosunun Kuruluşu

Gazete haberlerine göre 15 Eylül 1879 tarihinde Bursa Tiyatrosu'nun yapıldığı haberi verilmektedir.Bu dönemde tiyatroda Ahmet Vefik Paşa'nın Moliere'den çevirdiği 34 adet eser sahnelenmiştir.Bursalılar önceleri bu oyunları yadırgarken, sonraları büyük beğeni ile izlemişlerdir.4.5 yıl Bursa Türk tiyatrosunun kabesi olmuş, çok sayıda önemli sanatçının yetişmesi sağlanmıştır.Bu süreç Vefik Paşa'nın bursa valiliğinden alınmasıyla sona ermiştir.Hatta valinin görevden alınma gerekçelerinden en önemlileri Bursalılara bir tiyatro binası ile tiyatro kültürü kazandırmış olmasıdır.İşte arşive göre Paşa'nın görevden alınma gerekçeleri:

Tiyatro biletleri valilik binasında basılarak zaptiye çavuşları aracılığıyla halka dağıtılmıştır.Hükümet sıfatına yakışmayacak biçimde Paşa, piyeslerin provalarında bulunmuş, haftanın bir kaç gecesini kadınlara ayırarak onları da tiyatroya getirmiş, zaptiyelerden oluşan bir bando takımını tiyatroya tahsis etmiştir.Kız Okulu öğretmeni İbrahim Efendi'yi artistlere hoca tayin ederek halkın ondan nefret etmesine ve bu yüzden bir takım kızların okulu bırakmalarına neden olmuştur."